Günümüz dünyasın da çevre kirliliği, tüm
gezegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda. Dünyanın birçok bölgesin de
insanlar, çevre felaketine karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan
habersiz bir yaşam sürmektedir. Bilim adamları ise bu olumsuzlukların devamı
halinde dünyadaki tüm canlıların ciddi biçimde tehdit altında olduğunu
vurgulamışlardır. Halbuki insanoğlunun gelişimi başlarda yaşam ve doğal çevre
ile uyum içinde sürmüştür. Ancak dünyadaki toplumsal ve teknolojik gelişmelerin
hızlı artışı karşısında ekolojik sistemin hassas dengesi giderek bozulmuştur.
Bu tehlikeli gelişmenin seyircisi durumunda olan insanlık ise dünyada dengeli
bir çevrenin korunmaması halinde tüm canlıların varlığının sürmesinin
olanaksızlığını acaba ne zaman anlayacak? Bu yılın yaz başların da başlayan
yağmur dönemi dünyayı etkisi altına aldı. Barajları, setleri ve köprüleri yıkan
seller ölümcül sonuçlara yol açtı. Bir süre önce Trabzon’da yaklaşık 3 saat
süren yağmur Sürmene ilçesine ve haritadan silinen Beşköy beldesinde büyük mal
ve can kaybına neden olmuştur. Yağışların etkili olduğu bir başka ülke olan
Çin’in birçok bölgesinde barajlar yıkıldı. Harekete geçirilen askeri birlikler
setleri yıkarak sel sularının kırsal kesime yayılmasını çalıştılar. Sel,
sularının eylülün ortasın da Meksika’nın
Chiapas eyaletinin Valdivia köyünü yok etti. Dünyanın benzer sel baskınlarının
verdiği zararlar ürkütücü boyutlara ulaştı. 240 milyon kişiyi etkilediği
söylenen bu yazın selleri, resmi açıklamalara göre şimdiye kadar 2 binin
üzerinde insanın ve sayısı bilinmeyen diğer canlıların yaşamlarına mal oldu.
Yaklaşım 14 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Küresel çevre
sorunlarının çözümü konusunda her ülkenin, çağdaş yöntemlerle halkını
bilgilendirmesi bir görev olmalıdır. Sanayinin kent içinden uzaklaştırılmasına
ve milli parkların gereği gibi korunup doğal hali ile tutularak toplumun
yararlandırılmasına örnek olmalıdır. Dev dalgalara yol açan depremin merkezi Büyük
okyanus ‘dur. Ama yer kabuğu, dünyanın başka bölgelerinde harekete geçecek
şekilde etki alanını genişletti. Çernobil den on misli daha etkili olacak,
radyoaktif atıkların bulunduğu söylenen Sibirya'nın batısındaki Karaçay Gölü
bir saatli bombadan farksızdır. Gölün altında, yaklaşık yüz metre derinlikte
beş milyon metreküp radyoaktif tozlardan oluşan kütlenin varlığı bilinmektedir.
Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği ve su kirliliği su israfı,
sanayileşmenin çevre üzerinde bir tehdit unsuru olduğu konusunda duyarlı
oldukları tespit edilmiştir. Aynı zaman da tüketim alışkanlıkları ve lüks
yaşamın bir problem olduğu görüşünde oldukları, sera etkisi asit yağmurları, ozon
tabakasının incelmesi ve erozyon hakkında ise yeterli farkındalık ve
duyarlılığa sahip olmadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Küreselleşen dünyada
özellikle nüfus artışı sonucunda okyanuslar, nehirler, su kaynakları ve
atmosfer gibi ortak kullanım alanlarının kalitesinde ve miktarında yaşanan
değişmeler, bunların paylaşımı ile ilgili çeşitli sorunları beraberinde
getirmiştir. Denizlere dökülen kanalizasyon suları, fabrika atıkları ve evsel
atıklar ırmakların, göllerin ve denizlerin kirlenmesine, ırmak, göl
denizlerdeki balıkların ve diğer canlıların zehirlenmesine ve yok olmasına
sebep olmaktadır. Günümüz dünyasında çevre kirliliği, tüm gezegeni kaplayan
boyutlara ulaşmış durumda. Dünyanın birçok bölgesinde insanlar, çevre
felaketine karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan habersiz bir yaşam
sürmektedir. Bilim adamları ise bu olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm
canlıların ciddi bir biçimde tehdit altındadır. Hızlı nüfus artışı ve enerji
kullanımın hızla artması, kirliliği tetikleyen unsurları oluşturmaktadır. Hızla
gelişen teknolojik yenilenme, insan yaşamını da değiştirmektedir. Bu da çevreye
olan insan etkisinin artarak ve çeşitlenerek sürmesine yol açmaktadır.
Küreselleşme dünya ölçeğinde büyük bir değişim dönüşümün yaşanmasına neden
olmaktadır.
www.mevzuat dergisi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder